Bir Brokolinin Hikayesi...
:: Eğlence :: Serbest Kürsü
1 sayfadaki 1 sayfası
Bir Brokolinin Hikayesi...
Ben sekiz aylık bir brokoliyim.Şu çocukların nefret ettiği ancak; çok sağlıklı olan sebze...
Aslında bende ağaç sayılırım.Ağaç gövdesine benzer yeşil bir gövdem var.Gövdemin üzerinde top şeklinde küçük, yeşil kafalar var.
Geçen hafta beni ve arkadaşlarımı doğup büyüdüğümüz yerden koparttılar ve tahta kasaların içine koydular.Kasalarıda eski bir kamyona doldurdular.Sanırım şoför kamyonu iyi kullanamıyordu veya yollar çok bozuktu.Yol boyunca zıplamıştık.İnanamayacaksınız ama içinde arkadaşlarımın bulunduğu kasa kamyondan düşmüştü.Şoför fark etmemişti sanırım veya umursamadı.Arkadaşlarımdan uzaklaşıyorduk.
Arkadan bir aracın geldiğini gördüm.Bir dakika sonra arkamı dönüp baktığımda aracın arkadaşlarımı ezdiğini gördüm.Hepsinin canı çıkmıştı.Çok üzülmüştüm.
Arkadaşlarımın acısını çabuk unutmuştum.Sonunda araç durmuştu.Siyah gözlü, siyah saçlı, kısa boylu, bıyıklı bir adam kamyonun kapağını açmıştı.Bende bu coşkuyla yuvarlanarak dışarı çıkmayı planlıyordum.Yuvarlandım...Yuvarlandım...Yuvarlandım...Ahh!Oda ne?Başım...Başım dönüyordu veya dünya dönüyordu.O andan sonrasını hatırlamıyorum.Bilgin'in söylediğine göre başıma iki tane beyaz mini etekli, ellerinde ilkyardım çantası bulunan iki brok hemşire benim yanıma gelmiş ve bana birşeyler yapmışlar.Uyandığımda anlamıştım ki yuvarlanırken kafamı kasaya çarpmıştım.Kafalarıma bakmak için bir ayna istedim.Aman Allah'ım...Oda ne?Saçlarım...Saçlarım beyazlamıştı...Bu genç yaşta böyle beyaz saçlar...Ahh!Ne kadar utanç verici...
Beni sakinleştirmek için Bilgin hemen yanıma koşmuştu.Bana birşeyler anlatmaya çalışıyordu, ama ben onu dinlemiyordum.Biraz sonra bana bir tokat attı.O kadar sert vurmuştu ki 10 brokmetre uçmuştum.Başlarımda sanki tavşanlar dönüyordu.Az sonra kendime gelmiştim.Ancak hala canım acıyordu.Bilgin yanıma gelip benden özür diledi ve saçlarımın beyazlamadığını, onların sadece sargı beğzi olduğunu söyledi.Yüzümde aptalca bir gülümseme oluştu.Diğer kasadaki brok kızlar bana gülüyorlardı.Ama ben bunu önemsemiyordum.Sevincimden Bilgin'i öpmeye başlamıştım.Bilgin sinirlenerek tekrar bana bir tokat attı ve söylene söylene diğer kasaya geçti.Ogün anlamıştım ki Bilgin çok bunamıştı.Gneç olsa ben ona yapacağımı bilirdim ama büyüğümdü...
Birkaç dakika sonra içinde bulunduğum kasa iki el tarafından kaldırıldı ve başka bir kasanın üzerine konuldu.Altımızdaki brokolilerin yarısı ezilmişti.Bu harika bir duyguydu.Biraz önce bana gülen brok kızlar şimdi altımda ezilmekteydiler.
Birden gece olmuştu ya da bana öyle geliyordu.Yukarıya doğru baktığımda tahta bir kasanın üzerimize doğru geldiğini gördüm.Ezilecektik...Neyski son anda yanımızdaki kasaya koydular.Ucuz kurtulmuştuk.Derin bir nefes almıştım.
Sonra değişik iki el tarafından kaldırıldık.Bu eller çok büyüktü.Bizi bir yere götürüyorlardı.Bende bu sırada etrafımı izliyordum.Burası benım doğup büyüdüğüm yere hiç benzemiyordu.Her tarafta neredeyse 1500 brokmetre boyunda geniş canavarlar vardı.Bu canavarlar hiç hareket etmiyorlardı.Sonradan öğrendim ki bunlar canavar değil insanların içlerinde yaşadıkları evlermiş.Bu evlerde onlarca insan yaşıyormuş.Tıpkı bir ağaçtaki yapraklar gibi...
Sonunda yere inmiştik.Buda ne?Binlerce insan...Neden bu adamlar bağrıyorlardı?Yoksa buradaki insanlarda işitme sorunu mu vardı?Ben bu sorularıma cavap araken tekrar aynı eller tarafından kaldırıldık ve bir masaya atıldık.Bu çok acı vericiydi.Sonra üzerimize bir kasa brokoli döktüler.Ben köşede olduğum için benim üzerime sadece bir brokoli gelmişti.Ama benimde düşme tehlikem çok yüksekti.
1-2 saat sonra yanımıza kambur, gözlüklü, kısa boylu, zayıf bir teyze yaklaştı.Üzerinde eski elbiseler vardı.Satıcıya '' Yavrum bana bir kilogram brokoli verir misin? '' dedi.Bir kilogramda neydi?Hayatımda ilk kez duyuyordum.Acaba bir brokgram mıydı?Ben bunları düşünürken üzerimize iki elin yaklaştığını gördüm.Kaçmaya çalıştım ama başaramadım.Bizi siyah bir naylonun içine koydular.Hala bu naylon hakkında bir bilgim yok.Sonra bu naylonu teyzeye verdi.Teyze bizi küçük bir çantanın içine koydu.Bu çantanın içinde ıspanak, patlıcan, domates ve biber kardeşler vardı.Ispanaklarla aram çok iyiydi.Bir ıspanağın yanına gittim ve sohbete başladık.Nereye gittiğimizi oda bilmiyordu.
Sonunda o korkunç evlerden birinin içine girmiştik.Yaşlı teyze bizi çantadan çıkarttı ve büyük, gri, içi geniş bir demirin içine attı.Ardından üzerimize su döktü.Az kalsın boğuluyordum.Beş dakika sonra suyun ısındığını hissettim.Su git gide daha da çok ısınıyordu.İyice yumuşamıştı.Kendimi tanıyamıyordum.Çoğu brokoli kardeşlerim ölmüştü.Ancak benim gibi cesur, dayanıklı ve korkusuz kardeşlerim ölmediler.Sonra bizi bir tabağın içine koydular.Yenilebilirdim ancak yenilmeyecektim.Kararlıydım.Tadıma sahip olabilirlerdi ama ruhuma asla.
Bir çatal üzerime doğru gelmeye başladı.'' Korkmuyorum '' desemde inanmayın.Tir tir titriyordum.Çatalı tam gövdeme sapladılar.Yaralanmıştım.Son dakikalarımı yaşıyordum -ben öyle sanıyorum- Ağıza girdim.Aman tanrım...Çiğnenmeden yutulmuştum.Arkamdan su döktüler -sanırım insanlar yiyeceklerin arkasından su döküyorlardı- Yutak, gırtlar, yemek borusu derken sonunda miğdeye ulaşmıştım.Hala da miğdedeyim ve sizse şu anda miğdeden yazıyorum.
SİZ SİZ OLUN BROKOLİ KARDEŞLERİM ASLA BİR OBEZ TARAFINDAN YENMEYİN.YOKSA MİĞDEDE ÇOK UZUN ZAMAN YÜZLERCE CİSİM ARASINDA YAŞARSINIZ.!!!
Aslında bende ağaç sayılırım.Ağaç gövdesine benzer yeşil bir gövdem var.Gövdemin üzerinde top şeklinde küçük, yeşil kafalar var.
Geçen hafta beni ve arkadaşlarımı doğup büyüdüğümüz yerden koparttılar ve tahta kasaların içine koydular.Kasalarıda eski bir kamyona doldurdular.Sanırım şoför kamyonu iyi kullanamıyordu veya yollar çok bozuktu.Yol boyunca zıplamıştık.İnanamayacaksınız ama içinde arkadaşlarımın bulunduğu kasa kamyondan düşmüştü.Şoför fark etmemişti sanırım veya umursamadı.Arkadaşlarımdan uzaklaşıyorduk.
Arkadan bir aracın geldiğini gördüm.Bir dakika sonra arkamı dönüp baktığımda aracın arkadaşlarımı ezdiğini gördüm.Hepsinin canı çıkmıştı.Çok üzülmüştüm.
Arkadaşlarımın acısını çabuk unutmuştum.Sonunda araç durmuştu.Siyah gözlü, siyah saçlı, kısa boylu, bıyıklı bir adam kamyonun kapağını açmıştı.Bende bu coşkuyla yuvarlanarak dışarı çıkmayı planlıyordum.Yuvarlandım...Yuvarlandım...Yuvarlandım...Ahh!Oda ne?Başım...Başım dönüyordu veya dünya dönüyordu.O andan sonrasını hatırlamıyorum.Bilgin'in söylediğine göre başıma iki tane beyaz mini etekli, ellerinde ilkyardım çantası bulunan iki brok hemşire benim yanıma gelmiş ve bana birşeyler yapmışlar.Uyandığımda anlamıştım ki yuvarlanırken kafamı kasaya çarpmıştım.Kafalarıma bakmak için bir ayna istedim.Aman Allah'ım...Oda ne?Saçlarım...Saçlarım beyazlamıştı...Bu genç yaşta böyle beyaz saçlar...Ahh!Ne kadar utanç verici...
Beni sakinleştirmek için Bilgin hemen yanıma koşmuştu.Bana birşeyler anlatmaya çalışıyordu, ama ben onu dinlemiyordum.Biraz sonra bana bir tokat attı.O kadar sert vurmuştu ki 10 brokmetre uçmuştum.Başlarımda sanki tavşanlar dönüyordu.Az sonra kendime gelmiştim.Ancak hala canım acıyordu.Bilgin yanıma gelip benden özür diledi ve saçlarımın beyazlamadığını, onların sadece sargı beğzi olduğunu söyledi.Yüzümde aptalca bir gülümseme oluştu.Diğer kasadaki brok kızlar bana gülüyorlardı.Ama ben bunu önemsemiyordum.Sevincimden Bilgin'i öpmeye başlamıştım.Bilgin sinirlenerek tekrar bana bir tokat attı ve söylene söylene diğer kasaya geçti.Ogün anlamıştım ki Bilgin çok bunamıştı.Gneç olsa ben ona yapacağımı bilirdim ama büyüğümdü...
Birkaç dakika sonra içinde bulunduğum kasa iki el tarafından kaldırıldı ve başka bir kasanın üzerine konuldu.Altımızdaki brokolilerin yarısı ezilmişti.Bu harika bir duyguydu.Biraz önce bana gülen brok kızlar şimdi altımda ezilmekteydiler.
Birden gece olmuştu ya da bana öyle geliyordu.Yukarıya doğru baktığımda tahta bir kasanın üzerimize doğru geldiğini gördüm.Ezilecektik...Neyski son anda yanımızdaki kasaya koydular.Ucuz kurtulmuştuk.Derin bir nefes almıştım.
Sonra değişik iki el tarafından kaldırıldık.Bu eller çok büyüktü.Bizi bir yere götürüyorlardı.Bende bu sırada etrafımı izliyordum.Burası benım doğup büyüdüğüm yere hiç benzemiyordu.Her tarafta neredeyse 1500 brokmetre boyunda geniş canavarlar vardı.Bu canavarlar hiç hareket etmiyorlardı.Sonradan öğrendim ki bunlar canavar değil insanların içlerinde yaşadıkları evlermiş.Bu evlerde onlarca insan yaşıyormuş.Tıpkı bir ağaçtaki yapraklar gibi...
Sonunda yere inmiştik.Buda ne?Binlerce insan...Neden bu adamlar bağrıyorlardı?Yoksa buradaki insanlarda işitme sorunu mu vardı?Ben bu sorularıma cavap araken tekrar aynı eller tarafından kaldırıldık ve bir masaya atıldık.Bu çok acı vericiydi.Sonra üzerimize bir kasa brokoli döktüler.Ben köşede olduğum için benim üzerime sadece bir brokoli gelmişti.Ama benimde düşme tehlikem çok yüksekti.
1-2 saat sonra yanımıza kambur, gözlüklü, kısa boylu, zayıf bir teyze yaklaştı.Üzerinde eski elbiseler vardı.Satıcıya '' Yavrum bana bir kilogram brokoli verir misin? '' dedi.Bir kilogramda neydi?Hayatımda ilk kez duyuyordum.Acaba bir brokgram mıydı?Ben bunları düşünürken üzerimize iki elin yaklaştığını gördüm.Kaçmaya çalıştım ama başaramadım.Bizi siyah bir naylonun içine koydular.Hala bu naylon hakkında bir bilgim yok.Sonra bu naylonu teyzeye verdi.Teyze bizi küçük bir çantanın içine koydu.Bu çantanın içinde ıspanak, patlıcan, domates ve biber kardeşler vardı.Ispanaklarla aram çok iyiydi.Bir ıspanağın yanına gittim ve sohbete başladık.Nereye gittiğimizi oda bilmiyordu.
Sonunda o korkunç evlerden birinin içine girmiştik.Yaşlı teyze bizi çantadan çıkarttı ve büyük, gri, içi geniş bir demirin içine attı.Ardından üzerimize su döktü.Az kalsın boğuluyordum.Beş dakika sonra suyun ısındığını hissettim.Su git gide daha da çok ısınıyordu.İyice yumuşamıştı.Kendimi tanıyamıyordum.Çoğu brokoli kardeşlerim ölmüştü.Ancak benim gibi cesur, dayanıklı ve korkusuz kardeşlerim ölmediler.Sonra bizi bir tabağın içine koydular.Yenilebilirdim ancak yenilmeyecektim.Kararlıydım.Tadıma sahip olabilirlerdi ama ruhuma asla.
Bir çatal üzerime doğru gelmeye başladı.'' Korkmuyorum '' desemde inanmayın.Tir tir titriyordum.Çatalı tam gövdeme sapladılar.Yaralanmıştım.Son dakikalarımı yaşıyordum -ben öyle sanıyorum- Ağıza girdim.Aman tanrım...Çiğnenmeden yutulmuştum.Arkamdan su döktüler -sanırım insanlar yiyeceklerin arkasından su döküyorlardı- Yutak, gırtlar, yemek borusu derken sonunda miğdeye ulaşmıştım.Hala da miğdedeyim ve sizse şu anda miğdeden yazıyorum.
SİZ SİZ OLUN BROKOLİ KARDEŞLERİM ASLA BİR OBEZ TARAFINDAN YENMEYİN.YOKSA MİĞDEDE ÇOK UZUN ZAMAN YÜZLERCE CİSİM ARASINDA YAŞARSINIZ.!!!
:: Eğlence :: Serbest Kürsü
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz